Glokoma ‘dur’ diyen teknoloji

Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde geliştirilen biyosensör teknolojisinin pazara transferi için kurulan GlakoLens, teknolojiyi kontak lens ile bütünleştiren tasarımıyla açık-açılı glokomun en büyük sebebi olan göz içi tansiyonunun seyri ve kontrolünü sağlayacak.

Boğaziçi Üniversitesinden yapılan açıklamaya göre, dünyada yaklaşık 70 milyon kişi, önlenebilir kalıcı görme kaybının en sık rastlanan ikinci nedeni olan glokom hastası. Bunların yarıya yakını ise glokom hastası olduğundan haberdar değil. Yaşlı nüfusun hızla artması nedeniyle glokomun görülme sıklığının 2040’ta 110 milyona çıkması bekleniyor.

40 Yaş üstü kişiler yüksek risk grubunda

Diyabet hastaları, oküler ve sistemik hiper tansiyonlu ve 40 yaş üstü kişiler yüksek risk grubunda bulunurken, glokoma yakalanmada genetik faktörler de rol oynuyor.

Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Günhan Dündar ve Prof. Dr. Arda Deniz Yalçınkaya ile Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde doktora çalışmalarına devam eden Özgür Kaya ve araştırmacılar, glokom hastalığı öncesinde hastanın göz içi tansiyonunun seyrini takip etmeyi amaçlayan GlakoLens’i geliştirdi.

Hastaların büyük bir bölümü farkında değil

Prof. Dr. Günhan Dündar, glokomun yavaş gelişmesi nedeniyle hastanın sorunun farkına varamadığını ve zamanla görüş alanının daraldığını belirterek, şu bilgileri verdi:

“Baskıya maruz kalan sinir hücreleri ölmeye başladığında artık geri dönüş mümkün değil. Glokomun seyri ilaç ile kontrol altına alınamazsa cerrahi müdahale gerekiyor. Fakat bir süre sonra göz tansiyonun düşürülmesi için açılan kanal kapanıyor ve tansiyon tekrar yükselebiliyor. Glokom bu yüzden kronik bir rahatsızlık, hastanın sürekli takip altında tutulması gerekiyor. Göz tansiyonundaki 24 saatlik değişimlerin gözlemlenebilmesi doktorlara hastanın durumuyla ilgili şimdiye kadar sahip olmadıkları kalitede bilgi sağlayacak. Amacımız tasarladığımız cihaz ile glokomun ilerlemesine fırsat tanımamak.”

Sürekli değişim gösterdiği için doğru veriye ulaşılamıyor

Göz tansiyonunun gün içinde değişim göstermesi nedeniyle doktorların göz tansiyonu ölçümünde yeterli ve doğru veriye ulaşamadığına işaret eden Dündar, geliştirilen cihazın avantajlarını şöyle sıraladı:

“Göz içi basıncı özellikle gece saatlerinde daha yüksek olabiliyor. Günümüzde göz tansiyonu ölçümü için kullanılan tıbbi cihazlar hastanın durumunun doğru takibi için yeterli olmayan ölçümler sunmakta. Ancak GlakoLens’in geliştirdiği sistem, gece boyunca hasta uyurken de ölçüm yapabildiği için doktorlar normalde elde edemeyecekleri veriye kavuşuyorlar. Ürünümüz bu sebeple rutin doktor muayenesinde fark edilemeyecek durumdaki yüksek risk grubunda bulunan hastalara faydalı olacak.”

Geliştirilen teknolojiyle erken teşhisin öncesine geçilebilir

“GlakoLens, önleyici hekimlikte de örnek oluşturacak”Dündar, sağlık alanında son 10 yılda ön plana çıkan gelişmelerden biri olan giyilebilir sensörlerin, kişinin günlük hayatını etkilemeden veri toplanması sonucunda varılabilen erken teşhisle hastalıkların ilerlemeden kişiselleştirilmiş şekilde tedavi edilebilmesini sağladığını anlattı.

Gelişen teknolojiyle “erken teşhis”in bile öncesine gidilebileceği, yani hastalığın ortaya çıkma olasılığına karşı hareket edilmeye başlanacağını dile getiren Dündar, araştırmacıların, GlakoLens’in önleyici hekimlikte de örnek oluşturacağını söyledi.

“Önümüzdeki 4-5 ayda laboratuvar koşullarındaki testler tamamlanacak”Prof. Dr. Arda Deniz Yalçınkaya, Şubat 2017’de kurulan GlakoLens’in, ACT VC’den aldığı yatırımın yanı sıra bir Eurostars projesiyle de desteklendiğini belirterek, geliştirilen ürünün, “göz tansiyonunu algılayan kontak lens kısmı”, “algılanan verilerin kablosuz şekilde aktarılması için kullanılan elektronik bölüm” ve “kullanıcı arayüz yazılımı” şeklinde üç ana bileşenden oluştuğunu anlattı.

Kontak lensin ilk prototiplerinin üretildiğini, okuma elektroniği ve yazılımın ise tamamlanma aşamasında olduğunu dile getiren Yalçınkaya, bundan sonraki süreçleri şöyle aktardı:

Manuel ölçüm yapmıyor 

“Medikal bir ürün geliştirdiğimizden ve global olmayı hedeflediğimizden sonraki adımlarımız CE sertifikası ve FDA belgelerini almak olacak. Önümüzdeki 4-5 aylık süreçte laboratuvar koşullarındaki testler tamamlanacak. Ardından ürünün performansını Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde gerçekleştireceğimiz hayvan deneyleri aracılığıyla değerlendireceğiz. Klinik aşamaları medikal danışmanlarımızla planlıyoruz.”

Yalçınkaya, “Geliştirdiğimiz cihaz manuel ölçüm yapmıyor. Otomatik olarak 24 saat veri toplayabileceğinden hekimlere ve hastalara doğrudan kolaylık sağlayacak, veriler doğrultusunda kişisel tedavi yöntemleri ortaya çıkabilecek ve maliyeti düşük olduğu için benzer ürünlerden farklılaşacak.” dedi.

Prof. Dr. Arda Deniz Yalçınkaya, GlakoLens’in gelecekteki çalışmaları arasında yara iyileşmesini ve enfeksiyon durumunu takip eden akıllı yara bantları olabileceğini bildirdi.

“Günlük faaliyetler esnasında veri toplamak daha nötr sonuçlar verecek”Özgür Kaya ise verilerin kaydedilmesi için cep telefonundan daha hafif taşınabilir bir cihaz tasarladıklarını ifade ederek, “Hastanın günlük faaliyetlerine devam ederken geliştirdiğimiz göz holteri ile düzenli ölçüm yapılması önemli. Hasta, muayene için doktora gittiğinde hastane ortamı psikolojisine çeşitli etkilerde bulunabilir ve ‘beyaz önlük etkisi’ ortaya çıkabilir. Örneğin, hasta endişeli ve gergin olduğunda tansiyonu daha da yükselebilir. Doğal olarak göz tansiyonu ile alakalı veriler etkilenebilir. Günlük faaliyetler gerçekleştirildiği esnada veri toplamak daha nötr sonuçlar verecektir.” diye konuştu.

Sertifika alımı ve belgelendirme çalışmalarının önemine işaret eden Kaya, şunları söyledi:

“Kalite Yönetim Sistemi kurumsal yapılar için değerli. Sonuçta vücuda taktığınız herhangi bir cihaz risk oluşturmakta. Bu yüzden üreteceğiniz cihazın güvenli ve etkin olduğunu göstermelisiniz. Üründen kazanacağınız avantaj, yarattığınız riskten daha fazla olmalı. Bu güvenlik kısmını laboratuvar testleriyle değerlendirip belgeleyeceğiz. Öte yandan ürünün performansını başta hayvanlar sonrasında insanlar olmak üzere canlılar üzerinde değerlendirmeniz gerekiyor.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*